Loading...

Timur İmparatorluğu






 
 
BÜYÜK TİMUR İMPARATORLUĞU 
 
 
Kuruluş Tarihi: 1368
Yıkılış Tarihi: 1507
Kurucusu: Timur
Başkenti: Semerkand
Dili: Farsça, Çağatay Türkçesi
Devlet Başkanı: Emir
 
Timur’un Ortaya Çıkışı ve Büyük Timur İmparatorluğu’nun Kuruluşu

Devletin kurucusu Timur, 1336 yılında Semerkand yakınlarındaki Keş şehrinde doğmuştur. Timur’un babası olan Turagay, Çağataylılar içerisinde yer alan Barlas boyunun beyi idi. Timur’un doğduğu yıllarda Çağatay Hanlığı karışıklıklar içinde idi. Ülkenin hâkimiyeti Çağatay soyundan gelen emirlerin elinde bulunuyordu. Bu emirlerden birisi olan Emir Kazgan Semerkand’a tamamen hâkimdi. Timur’da bu sırada Emir Kazgan’ın emrinde bulunuyordu.

XIV. yüzyılın ikinci yarısında Maveraünnehir bölgesi, hanlar arasındaki mücadeleye sahne olmuştu. Doğu Türkistan’da hüküm süren Tuğlak Timur Han, bu durumdan yararlanarak Maveraünnehir’i işgal etmiş, bunun üzerine Timur’da Tuğlak Timur’a bağlılığını bildirerek onun hizmetine girmişti. Daha sonra Timur, Keş şehrinin emirliğine getirilmiştir. Bir süre sonra, Maveraünnehir’de tekrar karışıklıkların çıkması üzerine Tuğlak Timur Han, yeniden Maveraünnehir’e gelerek oğlu İlyas Hoca’yı bu bölgeye vali tayin etmiş, Timur’u da onun atabeyi yapmıştı. İlyas Hoca’nın emrine verilen Timur, onun zalimce davranışları karşısında kayınbiraderi Emir Hüseyin ile birlikte Horasan’a gitmiştir. Büyük bir devlet kurma arzusu Timur’u Maveraünnehir’e geri döndürmüştür. Timur, Emir Hüseyin ile birleşerek Keş şehrini ele geçirip Maveraünnehir’e hâkim olmuşlarsa da, daha sonra Timur’un Emir Hüseyin ile arası açılmıştır. Bunun üzerine Belh’i kuşatan Timur, Emir Hüseyin’i etkisiz hale getirerek kendisini emir ilan etmiş ve hükümdarlık tahtına oturmuştur.(1368)

Timur’un Fetihleri

Timur, devletini kurduktan sonra ilk seferini, Çağatay Hanlığı’na bağlı Harezm üzerine yapmıştır. 1371–1379 yıllarında arasında yaptığı seferlerle Harezm ve Horasan’ı topraklarına katmıştır. Timur’un yardımıyla Altınordu tahtını ele geçirmiş olan Toktamış, Timur’un Harezm ve Horasan’ı almasıyla araları bozulmuştu. Toktamış, Timur’un seferde olmasından yararlanarak Maveraünnehir’i işgal etmiştir. Bu durumu öğrenen Timur, derhal Semerkand’dan hareketle bölgeye gelerek Toktamış’la mücadeleye başlamıştır. Timur, 1391 yılında Ural Nehri’nin batısında Kondurca’da Toktamış’la yaptığı savaşı kazanmıştır. Toktamış Han’ın Timur’a karşı yaptığı mücadeleden vazgeçmemesi üzerine Timur, 1395’de Altınordu üzerine ikinci defa sefere çıkmıştır. Terek’te yapılan bu savaş sonunda Altınordu Devleti parçalanmıştır. Altınordu Devleti’nin parçalanması Rusların işine yaramış ve Rusların güçlenmesine sebep olmuştur.

Timur, 1393 yılında İran’da İlhanlılardan sonra kurulmuş olan Muzafferoğulları Devleti’ni ortadan kaldırmıştır. Yine aynı yıl Bağdat’ı alarak buradaki Celâyirlilere de son vermiştir. Bu faaliyetlerinin sonunda Timur, İran, Kafkasya ve Azerbaycan’ı ele geçirerek topraklarına katmıştır. 1398 yılında Hindistan üzerine sefere çıkan Timur, Delhi’ye kadar uzanan toprakları fethederek pek çok ganimet ve fil ele geçirmiştir. Bu arada Celâyirliler Bağdat’ı tekrar ele geçirmişlerdi. Bunun üzerine Timur, Bağdat’a ikinci bir sefer düzenleyerek burayı tekrar topraklarına katmıştır.

Timur, Karakoyunlu Devleti’nin topraklarını ele geçirince, Celâyir hükümdarı Ahmet ve Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Osmanlı Devleti’nin hükümdarı Yıldırım Bayezid’e sığınmışlardı. Timur, 1400 yılında Anadolu’ya geçerek Sivas’ı almış ve tahrip etmiştir. Bu arada Memlûkler iç karışıklıklar içinde idi. Bu durumdan yararlanmak isteyen Timur, güneye yönelerek Halep, Hama, Humus ve Şam’ı ele geçirerek Suriye’yi topraklarına katmıştır. Daha sonra Kahire üzerine yürümekten vazgeçen Timur, Bağdat üzerinden Tebriz’e geri dönmüştür. Sivas’ın tahrip edilmesinden dolayı Timur’la arası açılan Yıldırım Bayezid, Sivas’ı yeniden ele geçirerek Erzurum’a kadar ilerledi. Timur, Suriye Seferi sırasında Yıldırım Bayezid’e gönderdiği mektuplarda bazı isteklerde bulunarak; kendi hâkimiyetini tanımasını, Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un kendisine teslim edilmesini, şehzadelerden birinin rehine olarak kendisine gönderilmesini ve Anadolu beylerinden alınan toprakların eski sahiplerine geri verilmesini bildirmişti. Timur’un isteklerini Yıldırım Bayezid’in reddetmesi üzerine Timur, büyük bir ordu ile Anadolu’ya girmiş, Kayseri ve Kırşehir üzerinden Ankara’ya gelerek şehri kuşatmıştır. Bayezid’de Osmanlı Ordusu ile Ankara’ya doğru harekete geçti. Bunun üzerine Ankara kuşatmasını kaldıran Timur, Ankara yakınlarındaki Çubuk Ovası’na gelerek burada savaş düzeni aldı. İki ordu arasında yapılan savaşı Timur kazanmıştır.(28 Temmuz 1402)

Ankara Savaşı’nın sonunda Anadolu Türk birliği bozulmuş, Bizans İmparatorluğu elli yıl daha varlığını sürdürme fırsatı bulmuştur. Ayrıca Osmanlıların Balkanlarda yaptığı fetihler durmuş, Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında taht kavgaları da başlamış ve Osmanlı Devleti fetret devrine girmiştir. Timur, Anadolu’daki beylikleri ve Osmanlı Devleti’ni kendine bağladıktan sonra Yıldırım Bayezid’in oğullarından Şehzade Mustafa’yı da yanına alarak başkent Semerkand’a dönmüştür. 1405 yılında Timur, Çin seferine hazırlanırken Otrar’da ölmüştür. Timur’un türbesi Semerkand’dadır.

Timur, Türk tarihindeki büyük cihangirlerden biri idi. Aynı zamanda zekâsı ve teşkilatçılığı ile de ün yapmıştı. Timur zamanında devletin sınırları batıda Bursa ve İzmir’e, güneydoğuda Delhi’ye ve kuzeyde de İrtiş Nehri’ne kadar uzanıyordu.

Büyük Timur İmparatorluğu’nun Parçalanması

Timur’un Cihangir, Ömer Şeyh, Miranşah ve Şahruh adında dört oğlu vardı. Timur’un büyük oğlu Cihangir ile diğer oğlu Ömer Şeyh kendisinden önce ölmüşlerdi. Bu yüzden Timur’da kendinden sonrası için, Cihangir’in oğlu Pir Muhammed’i veliaht göstermişti. Bu sırada ülke içinde iç karışıklıklar çıkmış, Timur’un oğulları ve torunları arasında da taht mücadeleleri başlamıştı. Yapılan bu taht mücadelelerini Timur’un oğlu Şahruh kazanmış ve devleti toparlayarak Timur tahtına çıkmıştır (1405–1447).

Şahruh, iktidarı süresince Orta ve Güney İran’a seferler düzenleyerek hâkimiyetini genişletmiştir. Şahruh’un ölümünden sonra da taht kavgaları tekrar başlamıştır. Şahruh’tan sonra yerine oğlu Uluğ Bey (1447–1449) geçmiştir. Uluğ Bey döneminde Semerkand büyük bir kültür merkezi durumuna gelmiştir.

Uluğ Bey zamanında Maveraünnehir, Cuci soyundan olan Özbeklerin akınlarına uğramıştı. Diğer taraftan Timurlular, Akkoyunlu ve Karakoyunlularla da savaş halinde idiler. Doğuda ise Çağatay Moğollarının Timurlulara karşı baskıları artmıştı. Uluğ Bey’den sonra Ebu Said iktidara geçerek durumu düzeltmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Timurlulardan sadece Hüseyin Baykara, Horasan ve Maveraünnehir’de tutunabilmiştir. Bu dönem daha çok sanat ve edebiyatın gelişme gösterdiği bir dönem olmuştur. Kendisi de büyük bir şair olan Hüseyin Baykara, Türkçe yazdığı şiirlerle ün yapmıştır. Hüseyin Baykara’nın ölümünden sonra Özbekler (Şeybanîler) Herat’a girerek Horasan’ı ele geçirerek 1507 yılında Timurluların saltanatına son vermişlerdir.

Timurlularda Kültür ve Uygarlık

Devlet Yönetimi

Timurlulardaki devlet yönetiminde, eski Türk anlayışı hâkim olmuş ve ülke hükümdar ailesinin ortak malı sayılmıştır. Timur, Cengiz soyundan olmadığı için emir unvanını kullanmış, Cengiz ailesinden birisini şeklen de olsa hükümdar yapmıştır. Timurlularda da daha önceki Türk devletlerinde olduğu gibi belli bir veraset sistemi yoktu. Ülke toprakları hükümdar ailesinin ortak malı sayılırdı. Devletin başında bulunan hükümdardan başka, devlet yönetiminde hanedana bağlı diğer erkek üyeler de görev alırdı. Mirza denilen bu hanedan üyeleri, eyalet merkezine gönderilirlerdi. Timur, devlet yönetiminde hem Türk idari geleneklerini hem de Cengiz Yasası’nı beraberce kullanmıştır. Daha sonraki hükümdarlar zamanında İslamiyetin kabulüyle birlikte devlet yönetiminde, İslami kurallar da etkili olmuştur.

Timurlularda, şehir ve bölgelerin idari ve askerî işlerinden darugalar (hâkimler) sorumluydular. Darugaların başlıca görevleri arasında bulundukları yerlerdeki adlî işleri yürütmek, savaşa katılmak, bazen de vergi toplamak vardı. Büyük merkezlerde kale komutanı görevinde bulunan kutvaller bulunurdu. İslamiyetin kabulünden sonra kurulan Türk devletlerinin saray teşkilatlarında görev yapan memurların çoğu, Timurluların saray teşkilatında da bulunuyordu.

Merkezde yani Semerkand’da askerî, mali ve idari işlere bakan iki divan vardı. Devlet askerî karakter taşıdığından, askerî divan olan Tavacı Divanı daha önemli idi. Bu divanın başında bulunan emirler, ordunun düzeni ve disiplini ile ilgilenirler, asker toplarlar ve savaş sonrasında da ganimetten pay alırlardı. Diğer divan ise mali ve idari konulara bakan Maliye Divanı idi. Bu divana ayrıca Divan-ı Mal da denirdi.

Ordu

Büyük Timur İmparatorluğu’nda ordu teşkilatı onlu sisteme göre düzenlenmişti. Ordu onlu, yüzlü, binli ve onbinli birliklerden oluşuyordu. On bin kişiden oluşan en büyük birliğe tümen denirdi. Ayrıca hükümdarın bin kişiden oluşan hassa (kavçin) alayı da vardı. Timurluların ordusu atlı (süvari) ve yaya birliklerden meydana geliyordu. Timur ordusunda disiplin ve eğitime büyük önem verilirdi. Sefere çıkmadan önce sefer yapılacak ülkeye casuslar gönderilerek, o ülke ile ilgili çeşitli bilgiler elde edilir ve ona göre hazırlıklar yapılırdı.

Ordunun silah ihtiyacı cebehane denilen merkezlerden karşılanırdı. Başkent Semerkand’da devamlı zırh, kalkan, miğfer, ok ve yay yapan sanatkârlar çalışırdı. Timur Ordusunun en önemli özelliklerinden birisi de, iyi eğitilmiş yüzlerce file sahip olmasıydı. Savaş sırasında düşmanı korkutmak için boru çalınır, kös (davul) vurulurdu. Savaş öncesi askerlere moral vermek için hediyeler dağıtılırdı. Savaşlarda kahramanlık gösterenlere suyurgal denilen iktalar verilirdi. Suyurgal verilen kişi, devlete verilen vergileri önceden toplama hakkına sahip olurdu. Timurlularda askerî işlerle Tavacı Divanı ilgilenirdi.

Dil ve Edebiyat

Büyük Timur İmparatorluğu zamanında dil ve edebiyat alanında büyük ilerlemeler olmuştur. Timurluların ilk zamanlarında edebiyat dili Farsça, bilim dili Arapça idi. XV. yüzyılın ilk yarısından sonra Doğu Türkçesi (Çağatayca) daha da gelişmiş ve bu lehçe ile eserler yazılmaya başlanmıştır.

XV. yüzyılın ilk yarısından sonra devletin siyasi ve kültür hayatına Hüseyin Baykara ve Ali Şir Nevâi damgalarını vurmuşlardır. Sultan Hüseyin Baykara (1469–1506) zamanında dil ve edebiyat alanında büyük gelişmeler olmuştur. Hüseyin Baykara aynı zamanda büyük bir Türk şairidir. Hüseynî mahlası ile Farsça ve Türkçe şiirler söylemiş ve yazmıştır. Türkçe divanı ölümünden sonra düzenlenmiştir. Farsça da yazan Ali Şir Nevaî, asıl Türk şairi olarak ün yapmıştır. Ali Şir Nevâi (1441–1501) Herat’ta doğmuştur. Hüseyin Baykara’nın okul arkadaşı olup, ölene kadar yanında kalmıştır. Ali Şir Nevaî, Çağatay Türkçesinin en büyük şairi olarak kabul edilir. Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu ispatlamak için Muhâkemet’ül-Lügateyn (İki Dilin Karşılaştırılması) adlı eserini yazmıştır. Bu eserde Ali Şir Nevaî, Türkçe ve Farsçayı çeşitli yönleriyle karşılaştırmıştır. Bu esrinden başka Ali Şir Nevaî’nin divanları, manzum romanları, tarih, edebiyat, ahlak, siyaset ve tasavvufa ait birçok eseri de vardır. Ali Şir Nevaî’den önce Timur döneminin Doğu Türkçesi ile şiir yazan en ünlü şairi Lütfî idi. Onun ünlü eseri ise Gül ve Nevruz adlı mesnevisidir. Bunların dışında Kadızâde-i Rumî, Kaşhanlı Cemşid, Ebul Gazi Bahadır Han ve Şekkakî bu dönemin ünlü şair ve yazarlarıdır.

Maliye ve Ekonomi

Büyük Timur İmparatorluğu’nda maliye ile ilgilenen divana Divan-ı Mal (maliye divanı) denirdi. Bu divanın başında divan beyi bulunurdu. Görevi vergi işlerine bakmak, üretimi artırıcı tedbirler almak, şehirlerin imarını sağlamak, para bastırmak, gelir gider hesaplarını tutmak ve bu konularla ilgili şikâyetleri çözümlemekti.

Büyük Timur İmparatorluğu’nun resmî para birimi tümendi. Ancak bunun dışında dinar ve dirhem gibi para birimleri de kullanılmıştır. Devletin başlıca gelir kaynakları öşür, haraç, cizye ile tüccar ve sanatkârlardan alınan tamga adındaki vergi idi. Büyük Timur İmparatorluğu’nda şehirler kurulup imar edilirken tarım da ihmal edilmemiştir.

Timur, fethettiği yerlerin halkını başka yerlere göç ettirerek boş olan pek çok sahayı iskâna açmıştır. Timur, su kanalları yaptırmak suretiyle yeni tarım sahaları açtırmıştır. Timurlular tahılın yanı sıra pamuk, pirinç, elma, üzüm, erik, kavun, şeker kamışı ve portakal da yetiştirmişlerdir. Büyük Timur İmparatorluğu, Çin’den batıya doğru uzanan İpek Yolu’nun güzergâhında bulunduğu için ticaret de gelişmişti. Kervanlardan alınan vergiler, ülkenin en önemli gelir kaynağını oluşturmaktaydı. Hazar Denizi kıyılarından Tebriz’e getirilen ipekler İranlı, Cenevizli ve Venedikli tüccarlar eliyle Suriye, Anadolu ve Karadeniz’e ulaştırılıyordu. Hürmüz ve civarındaki adalar ise uluslararası ticaretin merkezi idi. Farklı dinlere mensup tüccarlar buraya gelerek mal alıp satıyorlardı. Küçük sanayi olarak dericilik, dokumacılık, şeker üretimi ve taş işçiliği gelişmişti. Firuze, elmas, demir ve kurşun işletilen madenler arasında idi.

Bilim ve Sanat

Büyük Timur İmparatorluğu döneminde bilim ve sanat alanında da büyük bir gelişme yaşanmıştır. Fethedilen şehirlerdeki bilim adamları ve sanatkârlar Semerkand’a getirilerek, bunların çalışmaları hükümdarlarca korunarak desteklenmiştir. Astronomi bilimi en parlak devrini Timur’un torunu Uluğ Bey döneminde yaşamıştır. Uluğ Bey’in kendisi de astronomi bilgini idi. Semerkand’da kurduğu rasathanede astronomi ile ilgili gözlemlerde bulunmuş ve Yıldızların Fihristi Cetvelleri adlı eserini yazmıştır.

Devrin bilginlerinden Ali Kuşçu’da Uluğ Bey’in öğrencisi idi. O da önemli bir matematik ve astronomi bilgini idi. Daha sonraları Fatih Sultan Mehmet Han döneminde İstanbul’a gelerek Osmanlı hizmetine girmiş ve pek çok öğrenci yetiştirmiştir. Timurlular döneminde mimari, resim, süsleme sanatları ve müzik alanlarında da gelişmeler sağlanarak güzel eserler ortaya konmuştur. Büyük Timur İmparatorluğu’nda mimarideki gelişme, Avrupa’da Timurlu Rönesans’ı deyiminin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu dönemde İslam mimarisine yenilik olarak kazandırılanlar binaların yüksek yapılması ve bütün yüzeylerde renkli çinilerin kullanılmasıdır. Binaların görülebilen bütün yüzeylerinde renkli çiniler kullanılmış, kubbe ve minarelerin iç hacimleri de geniş tutulmuştur. Armut şeklinde kubbeler yapılmıştır. Yapılan mimari eserlerin başlıcaları saraylar, camiler, medreseler, kervansaraylar, türbeler, köprüler, hamamlar ve hastanelerdir.

Timur, Semerkand’da şehrin bir ucundan diğer ucuna uzanan bir cadde yaptırmıştı. Bu caddenin iki yanına da dükkânlar yaptırılarak ticaretin gelişmesi teşvik edilmiştir. Bibi Hanım Mescidi adı verilen Semerkand Camisi ve türbesi şehirdeki yapıların en güzeli idi.

Gök Saray da Timur tarafından yaptırılan eserlerden birisidir. Burası daha çok devlet hazinesinin saklanması yanında, hapishane olarak kullanılıyordu. Timur’un Keş şehri yakınlarında yaptırdığı Ak Saray, çinileri ve altı metre yüksekliğindeki kapısı ile tanınmaktadır.

Timurlular döneminde imar edilen diğer bir şehir de Herat idi. Şahruh burada bir hastane yaptırmıştır. Karısı Gevher şad da Meşhed’de bir cami, Herat’ta da medrese ve türbe inşa ettirmiştir. Şahruh’un oğlu Uluğ Bey’de, kendi adıyla anılan bir medrese yaptırarak bütün bilim dallarının tanınmış bilginlerini Semerkand’da toplamıştır. Ali Şir Nevaî’de Herat ve Horasan’da üç yüz yetmiş hayır müessesesi yaptırarak, bunların işletilmesi için büyük bir servet vakfetmiştir. Ayrıca Özbekistan’daki fiah-ı Zinde Külliyesi Timurlular döneminden kalma önemli eserlerden birisidir.

Büyük Timur İmparatorluğu Hükümdarları

1) Timur (1368 – 1405)
2) Sultan Halil (1405 – 1409)
3) Sultan Şahruh (1409 – 1447)
4) Sultan Uluğ Beğ (1447 – 1449)
5) Sultan Abdüllatif (1449 – 1450)
6) Sultan Abdullah (1450 – 1451)
7) Sultan Ebu Said (1451 – 1469)
8) Sultan Ahmed (1469 – 1494)
9) Sultan Mahmud (1494 – 1495)
10) Sultan Baysungur (1495 – 1497)
11) Sultan Babür (1497 – 1498)
12) Sultan Ali (1498 – 1507)